Portekiz’in başkenti Lizbon, Avrupa’nın en çok ziyaretçi çeken adreslerinden biri. Çünkü Lizbon enfes bir doğa, kozmopolit ve entegre bir kültür kenti. Çünkü Lizbon, sıcacık ve bol güneşli, harika bir iklim şehri. Lizbon’da modern dünya ile uyum sağlayan ve varlığını hala devam ettiren bir tarih var. Lizbon, renkli ve capcanlı eğlence ve gece hayatı merkezi. Lizbon’da her şey var! Müzik. Lezzet. Plaj. Okyanus. Manzara.
Tagus nehri. Tepeler. Deniz. Tarihi sokaklar. Taş kaldırımlar. Keşifler Tarihi. Azulejos. 28 nolu Tramvay. Sokak sanatçıları. Pastel de Nata. Harika manzaralar. Seyir tepeleri ya da Miradoura! Güneş dolu bir tatil, eğlence dolu geceler.
Portekiz sınırları içerisinde rüya gibi bir tatil için Lizbon’u tercih edecek herkese faydalı bilgileri toparladık, sizin için bir Lizbon gezi programı hazırladık. “Lizbon kaç günde gezilir”, tüm detayları ile bulabilecek, “Lizbon’da neler yenilir” gitmeden okuyabileceksiniz. Gezilecek yerler, Haydi Portekiz Lizbon blog makalemizde tüm detayları okumaya!
Lizbon tatil planı yaparken listenizin en başında daima o vardı. Biliyorum, hadi itiraf edin! Sarı renkli 28 Nolu Tramvay! Bu nostaljik Tramvay, Lizbon’un sıcak iklimini, tarihi dokusunu
ve göz alıcı renkliliğini şehri turlayarak özetliyor. Muhakkak görmeniz gereken yerleri dolaşıyor. Martim Monez’den başlıyor, Campo Ourique’e kadar devam ediyor. Lizbon’un popüler mekanları tek tek ziyaret ediliyor, uğranıyor.
Günün her saatinde 28 Nolu Tramvay ile kenti dolaşmak mümkün. Ama size tavsiyem öğle saatlerini tercih etmeniz olacak. İşe gidiş ve geliş saatlerinde tramvay oldukça yoğun olabiliyor. Kalabalıktan uzaklaşmak ve etrafın tadını çıkarmak istiyorsanız, aklınızda bulunsun
Pastel de Nata kentin birincil tatlarından. Lizbon’a kadar gelip Pastel de Nata tadına bakmadan ayrılmanız olmaz. Kıtır kıtır, keyifli bir hamur işi. Ama Lizbon lezzetleri elbette sadece Pastel de Nata ile sınırlı değil. Bifana, Sardalya, Cozido, Prego ve Frango gibi alternatifler mevcut. Sıcak bir iklimin, muhteşem bir coğrafyanın harika tatları olması şaşırtıcı değil. İyisi mi siz Lizbon tatilinizi gastronomi gezisine de dönüştürün, kentin birbirinden orijinal tatlarına bakın. Çünkü ben öyle yaptım.
Kentin gezilip görülecek yerleri listesinde en yukarılarında yer alan Belem ve Alfama bölgesinde de tadımın keyfine varabilirsiniz. Ribeira ve Santa Clara pazarlarında da! Bu pazarlar her açıdan Lizbon renklerini taşıyor, gastronomi olarak da en uygun fiyatlarda alternatifler sunuyor.
Bu soruyu sormamış olun lütfen! Çünkü Avrupa’nın en çok turist alan kentlerinden biri Lizbon. Dilediğiniz zaman gidebilirsiniz. Sıcak iklimi her mevsimde sizi kucaklıyor. Sonbaharın sonlarında bile bahçeler rengarenk çiçeklerle dolu, onları görmek bile içinizi ısıtıyor. Ama kafanız hala karışıksa birkaç açıdan karşılaştırma yaparak öneride bulunabilirim.
Örneğin kalabalıktan uzak kalmak istiyorsanız en iyi zamanlar ilkbahar ve sonbahar ayları. Ara ara yağmurlarla ıslansanız da güneşin altında çok yanmadan ve ayrıca hiç üşümeden, soğuklara uğramadan Lizbon’u gezebilirsiniz. İlkbahar ve sonbahar, sezonun en uygun fiyatları ile konaklama sağlayabileceğiniz dönemler. Üstelik kalabalık da yok. Yaz aylarında ise kente yakın plajlar çok keyifli. Portekiz’in okyanus sahilleri, dilediğinizce suyun keyfini çıkarabileceğiniz yerler olacak. Fakat yaz aylarında konaklama el yakıyor, üstelik yer bulmak da zor olabiliyor.
Lizbon, Avrupa’nın tatil için en çok ziyaret edilen destinasyonlarından biri. Kozmopolit bir kent ve turist ziyaretine çok alışkın. Bu yüzden kentin yabancısı olarak ne yapacağınızı kara kara düşünmenize sebep olacak hiçbir durum yok. Lizbon Portela Havalimanı, LIS kısaltması ile kolaylıkla bulabileceğiniz, Avrupa’nın en yoğun havalimanlarından biri. Yılda 25 milyon ziyaretçiyi ağırlıyor, siz de rahatlıkla onlardan biri olabilirsiniz
Gelelim Lizbon Portela Havalimanı ile kent arasındaki ulaşım imkanlarına. Aerobus, gelen yolcu bölümünde Terminal 1 ve Terminal 2 çıkışında hazır. 30-40 dakikaya sizi kent merkezine ulaştırıyor. Tek seferlik biletler 4€, gidiş-dönüş biletler ise 6€. Ayrıca Halk Otobüsü, metro, taksi ve Uber seçenekleri de mevcut.
a. Santa Engrácia Kilisesi (Panteão Nacional)
Lizbon düz ayak bir kent sanıyorsanız, bakın gözlerime, nasıl da yaşlı. Bu kent rampaları, dik yokuşları ve o yokuşlara tırmanan bisikletlileri ile insanı nasıl diri tutuyor, anlayabilirsiniz. Rampalardan nasibimizi alırken harika bir manzaraya ulaşalım, bir de 28 Nolu Tramvay rotasına da bir uğrayalım diyorsanız, ben gibi, size tavsiyem Panteão Nacional’a muhakkak
uğramanız.
İsminden de anlaşılacağı üzere Panteão Nacional bir “Ulusal Panteon”! Santa Engrácia Kilisesi olarak da isimlendiriliyor, 17. Yüzyıldan derin bir tarihi arkasında taşıyor. Panteon’un ardına da geçmeyi unutmayın, çünkü Panteão Nacional muhteşem bir okyanus manzarası ile aklınızı başınızdan alacak. Bende öyle oldu :D Rampalara inat muhakkak bir uğrayın derim. He gelmişken, hemen yakınlardaki São Vicente de Fora Manastırı’na da uğramayı unutmayın.
b. Rua Augusta
Rua Augusta, Lizbon’un en çok ziyaret edilen ana caddelerinden biri. Çünkü Rua Augusta kentin en çok beğenilen restoranlarına, kafelerine ev sahipliği yapıyor. Mozaik kaldırımlara
uzanan açık hava kafelerinde bir şeyler içerken, uluslararası markaların mağazalarına şöyle bir göz atabilirsiniz. Her taraf tarih. Zaten bu Lizbon’un en sevilen caddesi, adını kuzey ucundaki tarihi Rua Augusta kemerinden almış. Trafiğe kapalı, cadde sokak sanatçıları ile dolu. Eğer sanatçıların gösterilerinden etkilendiyseniz sizi Instagram hesaplarını takibe davet edeceklerdir, kalıcı bir Lizbon tatili için bunu da atlamayın derim.
Rua Augusta, gün batımı saatlerinde uğrayabileceğiniz mekanlardan. Çünkü nefis bir manzarası var. Güne büyük bir kalabalıkla veda eder, akşam yemeğiniz için de kaliteli mekanlarda alternatifleri değerlendirebilirsiniz. Çünkü Lizbon’a gelen her turistin en az bir kere uğradığı bu caddede fotoğraf çekmek isteyeceğiniz kesin. Üstelik üzerinde süslemesi hiç bitmeyen bir cadde burası. Yılbaşında giderseniz renkli deniz analarının sallandığını görebilirsiniz. Rua Augusta caddesi, renkli, canlı, hayat dolu.
c. Miradouro de Sao Pedro de Alcantara
Hazır gün batımı demişken başka alternatifler de mevcut. Aslında Lizbon, harika gün doğumları ve benzersiz gün batımları yaşayan bir şehir. Güneş. Sıcak. Renk. İklim.
En güzel Lizbon manzaraları için fotoğraf makinanızı hazırlamaya başlayın. Sokak sanatçılarının canlı performanslarını dinlerken ve onlarla birlikte eğlenirken kahvenizi yudumladığınız parkta, gün batımı alternatiflerinden biri, Miradouro de Sao Pedro Alcantara. Tatlı bir sadeliği korumuş, yeşil ve keyifli bir parka sahip olmuş, şehrin orta kısmını rahatlıkla izleme şansı sunan şirin mi şirin bir manzara tepesi burası. Rampaya vurun kendinizi, belinizde yorgunluk hissetmeden oradasınız. Karşıda Sao Jorge Kalesi ve Graça Tepeleri!
d. Miradouro de Santa Luzia
Lizbon bir Miradouro kenti! O kadar farklı alternatifler var ki! Kent manzarasını keyifle izleyeceğiniz bir yer daha söylemeden geçmeyeceğim. Miraoduro de Santa Luzia. Çardakları ve çok popüler seyir terasını değerlendirin, oturun, dinlenin. Gün batımını gönlünüzce izleyin. Tagus Nehri hemen önünüzde aksın, Lizbon tarihi ve sıcacık kültürü ile karşınızda yer bulsun. Rengarenk begonviller ve azulejos seramik sanatı ile süslü balkonunda dilediğinizce manzaranın keyfine varın.
e. Azulejos
Yeri geldi, bahsini açmamak olmaz. Azulejos, Portekiz’de bir seramik sanatı yöntemi. Ama Azulejos o kadar seviliyor, o kadar çok kullanılıyor ki! Sadece kiliselere, saraylara saklı kalmıyor. Neredeyse her evde, her köşede kendi tasarımında bir Azulejos görebiliyorsunuz. Metro duraklarını bile çeşitli örnekleriyle süslüyor. Tarihi ya da modern, Azulejos hem Portekiz’in hem de Lizbon’un özeti, sanatı, derinliği. “Bu çiniler de nereden gelmiş buraya, Portekizliler de Türk mü?” diye hemen heyecana kapılmayın. Çünkü Endülüs Emevi geçmişinin izlerinden detaylar saklı burada.
f. Alfama
Alfama, Lizbon’un en canlı, en renkli, en tarihi, en merak edilen, en sevilen ve en çok konaklanan bölgesi. Turistik ve tarihi merkezlerin birçoğu Alfama bölgesinde. Bir tarafınız okyanus, bir tarafınız tepe. Uygun fiyatlı oteller, güzel yemekler, Lizbon kültürünü yansıtan tarihi evler, o evlerden oluşan sokaklar ve caddeler. Ve Lizbon’un meşhur 28 Nolu Tramvayı. Bunların hepsi Alfama bölgesinde.
Alfama bölgesi, Lizbon tarihine ışık tutan bir semt. Şimdiden duymaya başladığınız Portekiz’in kendine has müziği Fado, Alfama’da ortaya çıkmış. Burası tarih boyu balıkçıların
merkeziymiş. Bu yüzden okyanus ürünlerinin olduğu restoranlara, barlara, kafelere uğramanız işten bile değil. Fiyatlar Lizbon’un diğer semtlerine göre uygun. Üstelik en az onlar kadar, Alfama gece hayatı da çok renkli, canlı. Alfama, Lizbon’da felekten bir gece yaşamak için ideal bir seçim olabilir.
g. Padrão dos Descobrimentos
Kaşifler Anıtı Padrão dos Descobrimentos, Portekiz’in keşiflerle dolu tarihine selam duruşu! 170 metre yüksekliğinde bir anıt! Lizbon’un Belem sahili, özel bir konumda yerini almış Padrão dos Descobrimentos ile ziyaretçilerine keşifler döneminin görkemli izlerini taşıyor. Üzerinde birbirinden özel kâşifin, Portekiz tarihine mal olmuş şahsiyetin heykelleri, canlandırmaları ve kabartmaları var. Üstelik anıtın tepesine çıkabiliyor ve manzarayı izleyebiliyorsunuz. Ayrıca anıt tarihi Belem kulesi yakınlarında. MAAT Müzesi, yürüme mesafesinde. Jeronimos Manastırı hemen görülüyor.
h. Sao Jorge Kalesi
Sao Jorge kalesi, sadece Lizbon’un en önemli turistik merkezlerinden biri değil, Portekiz’in en bilinen ve ziyaret edilen yerlerinden biri. Kale, kentin simgesi durumunda. Tarihi merkezin tepesinde. İçinde Lizbon Katedrali bulunuyor. Ayrıca müzesi ve arkeolojik araştırma alanları ile de dikkat ve ilgi çekici bir yer. Arkeoloji demişken, kalenin tarihi 11. Yüzyıla dayanıyor sanılıyordu ama kazılar bu tarihin çok daha eskilere uzandığını kanıtladı. Sao Jorge kalesi, Fenikelilerden, Kartacalılardan ve Yunanlardan izler taşıyor. Vizigot dönemi kalıntıları hala ayakta.
Sao Jorge kalesinde Lizbon’un en görkemli gün batımı manzaralarından birini izleyebilirsiniz.
i. Torre de Belém
Torre de Belem, yani Belem kulesi Portekiz’in en ikonik anıtlarından biri. Aslında burası bir anıt olması için inşa edilmemiş. Belem Kulesi, şehri korumak için oluşturulan bir savunma merkezi aslında. Ama üzerinde Portekiz tarihine dokunan tüm milletlerin sanat üslubunu görmek mümkün. 16. Yüzyıldan bu yana Tagus Nehri’nin harika manzarasına eşlik ediyor. Dışındaki oymalar ve girift tasarımlar kuleyi bir anıta dönüştürüyor. İçinde o kadar detaylar yok, bu yüzden sıraya girip de kulenin içini görmeye kendinizi zorlamayın. Tagus Nehri ile Belem Kulesinin birlikteliğini izleyin ve bol bol fotoğraf çekin.
j. Gare do Oriente
Dönüş yoluna düştüğünüzde Lizbon’un tüm ulaşım imkanlarını bir araya toparlayan Gare do Oriente karşınıza çıkacak. Mimarisi nefesini kesecek bu modern bina, Lizbon’un ana ulaşım merkezlerinden biri. Tasarımı ünlü mimar Santiago Calatrava tarafından yapılmış.